Kendini Yönetmek
Yazar Administrator   
Cumartesi, 29 Aralık 2007
2508 kişi okudu

     Kendini Yönetmek


  Öğrenilmesi gereken ilk dil, tatlı dildir. Türkçeden daha tatlı bir dil bilen varsa beri gelsin! Kendimiz ve çevremizle olan iletişimimizde olumlu, içten ve dürüst olalım. “Bende bir güzellik görürsen eğer, o bana akseden sendir.”  Diyebilelim. Hayatın gerçek amacı bilinçli eylemdir. Bunun için gerekli güç sizde mevcuttur. Güç, sizin ve değer verdiklerinizin ihtiyaçlarını tanıma ve giderme yeteneğidir. Aynı zamanda düşüncelerinizi amacınıza uygun olacak şekilde yönlendirebilmek için, hayatınızı değiştirme, yönetme yeteneğidir de. Gücün gerçek kaynağı ise, uzmanlaşmış bilgiden gelir. Bilgi de iyi kullanılırsa, yararlı bir potansiyel güçtür, eylem yeteneğidir.Her büyük başarıyı perçinleyen şey ise eylemdir.
  Hiçbir şey bizim verdiğimizin dışında bir anlama sahip değildir. Seçtiğiniz yaşam şekline bağlı olarak; nasıl his edeceğinize, davranacağınıza ilişkin siz, kendiniz, verirsiniz.
  Zihin faaliyetlerinizi ve davranışlarınızı kendiniz kontrol edebilirsiniz. Zekâ: yaşam boyu karşılaşılan farklı durumlarda; problemleri çözme ve yeni ürünler ortaya koyma kapasiteniz, kendinize özgü yetenekler ve beceriler bütününüzdür. Canınızı sıkan durumu yaratan sizden başkası değildir. Hisleriniz, sizin olayları açıklama biçiminizdir. Yaşam düzeyiniz, olaylar karşısında neler yaptığınıza bağlıdır. Bunu da iki türlü iletişimle sağlarız. İç iletişimimiz: kendi içimizde gerçekleştirdiğimiz söyleşiler, hisler ve betimlemelerimizdir. İkincisi, fiziksel iletişimimiz: kullandığımız kelimeler, ses tonlamalarımız, mimiklerimiz, vücut hareketlerimiz ve fiziksel davranışlarımızdır. Yaptığımız her iletişim bir eyleme, harekete yönelten bir nedendir; hem kendimiz, hem de başkaları üzerinde değişik etkileri vardır.
  Kendi kendinize belirli şeyleri, doğru bir ses tonuyla söylemek zorundasınız. Kendinizi özel bir durum ve nefes alıp verme sürecine uyarlamak  zorundasınız. Biyokimyanızı; yetersiz beslenme, aşırı alkol ve uyuşturucu kullanma yoluyla karmaşaya sokarsanız, vücudunuzdaki kan şekerini düşürür, kendinizi bulanıma sokmayı garantilersiniz.
  Dikkat edin, her disiplinli çabanın birden çok ürünü vardır. Mükemmele ulaşan insanlar, sürekli olarak başarıya giden yolu izlerler. Asıl başarı formülünün birinci basamağı; sonuçlarınızı bilmek yani, ne istediğinizi kesin olarak ortaya koymaktır. İkinci basamak eyleme geçmektir. İnandığınız hareket tarzlarını uygulamak, büyük bir olasılıkla, istediğiniz sonuca ulaşmanızı sağlayacaktır. Tuttuğunuz yol sizi, her zaman arzuladığınız hedefe ulaştırmayabilir. Üçüncü basamak ise; faaliyetlerinizden elde ettiğiniz neden-sonuç ilişkilerini tanımak için, hassasiyetinizi geliştirmek ve hedefinize ulaşmadaki başarı ya da başarısızlığı, mümkün olan çabuklukla, gözlemleyebilmek olmalıdır. Davranışlarınızın ne sonuçlar doğurduğuna dikkat etmelisiniz. Sonra dördüncü basamağı uygularsınız ki, bu da; istediğinizi elde edinceye kadar, davranışlarınızı değiştirebilme esnekliğini geliştirmektir.
  Öğrenmeniz gereken şey: vücudunuzu ve zihninizi, en güçlü ve en yararlı biçimde harekete geçirmek ve kullanmaktır. Burada 7 temel tetikleyiciden söz edilir:
Hırs: güç, enerji ve anlam verir.
İnanç: neyin doğru olduğuna inanıyorsak, o mümkün olur.
Strateji: kaynakları organize etme yöntemi olup, yetenek ve tutkulara doğru yolu göstermektir.
Değerlerin açıklığı: vatanseverlik, onur, özgürlük, hoşgörü, hak, sabır; neyin en doğru, neyin en önemli olduğuna dair vereceğimiz kararlar. Bu konularda sağlam hislere sahip insanlar olmalıyız. Kim olduğumuz, ne yaptığımız ve niçin yaptığımızı bilmeliyiz.
Enerji: düşüncede sahip olduklarımızı gerçeğe aktaracak fiziksel, düşünsel, ruhsal enerjiler başarının ayrılmaz parçalarıdır. Fiziksel hareketliliği arttırmanın yollarını arayın.
Bağlayıcı güç: değişik inançlara sahip, farklı çevrelerin insanları ile ilişki kurma, birleştirme ve ahengi sağlama yeteneğimizi geliştirmeliyiz.İç dünyamızda diğer insanlarla birlikte olma ve bu ilişkiyi sürekli kılma arzusu bulunmalıdır.
İletişimin mükemmelliği: başarılı kimseler, hayatın kendilerine sunduğu herhangi bir zorluğu nasıl aşacaklarını ve deneyimlerini kendilerine yardımcı olacak şekilde, nasıl kullanacaklarını iyi bilenlerdir. Başarısızlığa uğrayanlarsa sürekli, hayatın kötü yönlerini görür ve bunları sınır olarak kabul ederler.
Başarı: ilk önce, özellikle ne istediğinize karar verin ve amacınızı gerçekleştirmek için ödemeyi göze aldığınız ücreti belirleyin ve bunu ödeyin.
Öğrenmeyi hızlandırmanın en kestirme yolu modellemedir.
  Her insanın yaşamında, bütün olanaklarıyla, ölüm-kalım mücadelesi vermek zorunda kaldığı olaylar vardır. O anda yaşam adaletsiz görünür. İnançlarımız, değerlerimiz, sabrımız, sevincimiz, dayanma gücümüz aşırı derecede zorlanır. Bazıları bu testleri, daha iyi bir insan olabilmek için bir fırsat gibi görür. Bazıları da bu olayların hayatını mahvetmesine izin verir. Bütün fark; özünde, kendimizle olan iletişimimizden kaynaklanmaktadır. Farkı yapan, bizim onları algılama şeklimiz ve onlara karşı gösterdiğimiz tepkilerdir. Deneyimi bir maksada bağlar ve pozitif yönde yorumlarsak, bu yoruma uyumlu düşünceler üretebilir ve bu düşünceleri eyleme geçirebiliriz.
Sinir Dili Programı(SDP): sözel ya da sözel olmayan dilin sinir sistemimizi nasıl etkilediğini araştırın. Herhangi bir şeyi yapabilme yeteneğimiz, doğrudan doğruya, sinir sistemimizi yönlendirme yeteneğimize bağlıdır. Hepimiz aynı sinir sistemini paylaşmaktayız. Herhangi bir kimsenin başarabildiği, herhangi bir işi, sinir sistemimizi aynı şekilde çalıştırarak, biz de başarabiliriz. Kişilerin belirli bir sonucu üretmek için, tam ve kesin olarak neler yaptığının açığa çıkartılmasına modelleme denir. Kısacası, diğer insanların sinir sistemlerini nasıl yönettiklerini modelleyin. Mükemmelliği modelleyebilmek için, bir dedektif, bir araştırmacı, mükemmelliği üreten tüm ipuçlarını buluncaya kadar soru sormayı sürdüren, bir kişi olmalısınız.
  Ürettiğimiz sonuçların kalitesi ile doğrudan ilişkili olan üç temel öğeyi tekrar kopyalamamız gerekir. Bunları şahane bir ziyafet salonuna açılan bir kapı gibi düşünün:
1.kapı: inanç sistemini temsil eder. Yaşama anlam kazandıran ve yön veren, yönlendirici bir itikat, yargı, hırs ya da prensiptir. İnanç hem gerekli, hem de iyileştiricidir. İçimizin derinliklerindeki kaynaklara ulaşmamızı sağlar ve bu kaynakları, istediğimiz sonuçları destekleyecek şekilde yaratır ve yönlendirir. İnancın kaynakları.  a.çevre: tek başına çok güçlü olabilir ve acımasızdır.
b. Küçük veya büyük olaylar: açık fikirli, ısrarlı ve nazik olunuz.
c. Bilgi: doğrudan deneyim, okuma ve izleme ile kazanılır.
d. Sonuçların geçmiş sonuçlarla yaratılması: bir kere başarırsanız, tekrar başarma inancınızı oluşturmanız çok kolay olacaktır. Yapabileceğine inanmak, kendi kendini gerçekleştiren bir kehânettir.
e. Gelecekte olmasını istediklerinizi, sanki şimdi oluyormuş gibi, zihninizde denemektir.
f. Bazen, kısıtlayıcı bir inanca sahip olmamak bile yeterlidir.
g. Aksini ispat edecek bir deneyime sahip olmak.
2. Kapı: kişinin zihinsel dizinidir; kişinin düşüncelerini organize etme şeklidir.
GH(Görsel Hatırlama): önceden görülen şeylerin hayallerinin, önceden görülen biçimde, zihinde görülmesidir. Göz bebeği sol yukarı kayar.
GY(Görsel Yapılanmış): daha önce görülmeyen şeylerin hayallerini görmek veya daha önce görüldüğünden farklı bir biçimde görmek. Göz bebeği sağ yukarı kayar.
İH(İşitsel Hatırlanan): daha önce duyulan seslerin hatırlanması. Göz bebeği sol yana kayar.
İY(İşitsel Yapılanmış): daha önce o şekilde işitilmemiş kelimelerin işitilmesi, sesleri ve deyimleri yeni bir yolla bir araya getirmek. Göz bebeği sağ yana kayar.
İK(İşitsel Digital): kendi kendine konuşma. Göz bebeği sol aşağı kayar.
D(Dokunsal): duyguları hissetme, dokunma duygusu ya da kas hareketleri hissetmedir. Göz bebeği sağ aşağı kayar.
  İnsanlara erişim üç türlüdür; görsel, işitsel, dokunsal.
İnsanların % 5-10’ u için ulaşım ipuçlarının yönü terstir. Solak ya da her iki elini kullanan insanların bir kısmında bunu görebilirsiniz. Geriye kalan %90-95 kişi, ilgili sorular yöneltildiğinde, yukarıdaki refleksleri verir. Fizyolojinin diğer yönleri; kişi göğsünün üst kısmında nefes alıyorsa, görsel olarak düşünüyor demektir. Göğüs ya da diyaframın tümünde, düzgün olarak nefes alıyorsa, işitsel tarzda demektir. Karnının alt kısmından derin nefes alıyorsa, dokunsal ulaşımda olduğunu gösterir. Seste eşit değerde açıklayıcıdır. Görsel kişiler; hızlı patlamalar ve genellikle yüksek vurgulamalarla, genizden ya da gergin tonlarda konuşurlar. Düşük, derin tonlarda, yavaş konuşmalar genellikle dokunsallara aittir. Düzgün, ritimli, açık, soluk tonlar işitsel ulaşımı(erişimi) gösterir. Ten tonlarını bile okuyabilirsiniz. Görsel olarak düşünmeye başladığınızda, yüzünüz daha soluk bir renk alır.  Kızarmış bir yüz dokunsal erişimi gösterir. Birisi başını yukarıya kaldırdığında, görsel tarzda demektir. Başı  dengeli ya da hafif yana yatıksa, (dinlemede olduğu gibi) işitsel tarzda demektir. Başı aşağı doğru ya da boyun kasları gevşekse, dokunsal tarzdadır. Bunları söylüyorum çünkü aynı konumlara kendinizi sokarak, en aksi insanla bile, rahat bir iletişim kurabilirsiniz. Öğrenmenin en iyi yolu gözlem yapmak değil, uygulamaktır.
  Bir şeyi en iyi yapan kişiyi formatlamanız için, onun nasıl yaptığını anlattırmak yerine, göstermesini istemek daha doğrudur. Böylece yaptığı her işi not ederek, ölçerek, dizinini bularak, tarifeyi elde edersiniz; gelecekte aynı kalitedeki şeyi sizde yapabilirsiniz.
  Strateji de kişinin başlangıç durumuna getirilip, o’ndan yavaş olmasını isteyerek; sözleriyle, gözleriyle, vücuduyla ne söylediğine dikkat edin. Modellemeye bir örnek; - dikkatle gözle, - gözlerken kendinizi o’nun bir parçasıymış gibi hissedinceye kadar, vücudunu aynı şekilde hareket ettir/yansıla, - bundan sonra bu hareketlerin bir iç görüntüsünü zihninde oluştur. Böylece dış görselden dış dokunsala; dış dokunsaldan iç dokunsala geçmiş olursunuz. Sonra yeni bir iç görsel hayal oluşturacaksınız. Sonra bu son görüntünün içine girecek, aynı şeyleri yaptıkça neler his ettiğinizi deneyeceksiniz. Bu işlemleri, kendinizi bütünüyle rahat his edene kadar, zihinde tekrarlamalısınız. Böylece en uygun düzeyde hareket etmenize ve başarmanıza yardım edecek stratejiyi kazanmış olursunuz. Sonunda aynı olayı gerçek dünyada yapmaya çalışırsınız.
3. Kapı fizyolojidir. Zihin ile vücut bir bütünlük içindedir. Nefes alışınız, duruşunuz, pozisyonunuz, yüz ifadeleriniz, hareketlerinizin kalitesi ve doğası, sizin fizyolojinizi nasıl kullandığınızı gösterir.
  Bütün yapılacak iş, başarısı kanıtlanmış bir sistem bulup, gecikme süresi dolmadan, kopyalamaktır.
  Başarılı olanlarla, başarısız olanlar arasındaki fark, yaşam deneyimleri ile sahip oldukları kaynaklara bakış açılarından gelmektedir.
  Hazırlıklı olarak fırsatla karşılaşmak, şans dediğimiz sıçrama tahtasıdır.
  İyiliği, hastalığı, sefaleti, mutluluğu, zenginliği, fakirliği yapan zihindir.( – Edmund Spencer)
  Davranışlarımız, içinde bulunduğumuz durumun sonucudur. Güçlü olmanın temelinde eyleme geçmenin yattığını unutmayın. Size kötü davranıldığını sandığınızda, kızgınlık yerine, içinizde sevecen bir duygu yaratın.
  Çevremizdeki bilgileri özel alıcı ve duyu organlarımızla alır ve temsil ederiz. Tat alma, koklama, görme, işitme ve dokunma olmak üzere beş duyu organımız varsa da; başlıca davranışlarımızı etkileyen kararların çoğunu sadece görme, işitme ve dokunma organlarını kullanarak veririz. İstediğiniz sonuçları üretebilmenin sırrı, nesneleri; sizi becerikli duruma sokacak şekilde, temsil etmenizdir. Nesneleri çok değişik biçimlerde temsil edebileceğinizi unutmayın. His eyleminin ateşi düşüncedir.
  Kendinizle olan iletişiminizi kontrol eder, iç barışınızı sağlayarak, ne istediğinize ilişkin görsel, işitsel ve dokunsal pozitif sinyaller üretirseniz; başarı şansı olmayan veya çok kısıtlı durumlarda bile, tutarlı bir şekilde, çok olumlu sonuçlar üretebilirsiniz.
  En güçlü ve etkileyici yöneticiler, yaşam çevrelerini; ümitsiz görünen dış uyarılara rağmen, sinir sistemlerine başarı sinyali gönderecek şekilde hem kendileri, hem de diğerlerine temsil ettirenlerdir. Durumunuz korkunç bir güce sahiptir ve siz onu kontrol edebilirsiniz.
  İnançlar sinir sistemine doğrudan gönderilen emirlerdir. Mükemmelliği modellemek istiyorsak, mükemmelliğe ulaşanların inançlarını modellemeyi öğrenmeliyiz.
  Thomas Edison’a, 9999 kere denedikten sonra; kusursuz ampulü keşfedemeyince, yanındaki biri sorar,” on bininci başarısızlığı da göze alacak mısınız?” O da cevap verir,” Başarısız olmadım. Yalnızca ampulü keşfetmeyen bir yol daha buldum.” Der. O değişik yaklaşımların değişik sonuçlar vermiş olduğunu keşfetti. Haydi sizler de hayatın ve ölümsüzlüğün diğer güzelliklerini keşfedin.
                          ( 28. Aralık. 2007) İbrahim İNAÇ(GAZİ)

Not:(Bu kitaba erişmeye veya kendini iyileştirip etkinleştirmeye olanak bulamayanlara motor güç oluşturması dileğiyle, yazarına ve çevirmenine şükranlarımı sunarım.)
 
Kaynakça:
Sınırsız Güç – (Anthony Robbins/Çevirisi: M. Değirmenci – İnkılap Yay)

                                                                                          


Perşembe, 06 Mart 2014 de son kez okundu
Son Güncelleme ( Cumartesi, 29 Aralık 2007 )